20 Aralık 2009 Pazar






ALMÔRA'NIN HİKAYESİ


Çok uzakta, mavi masal ülkesi adında bir ülke vardı. Yeryüzünde zamanın işlemediği tek yer olan bu ülkede, dürüst ve onurlu insanlar yaşardı.

Ülkenin en bilge ozanı Almôra, Eznora şehrinde yaşardı. Çocuklar en çok Almôra'nın hikayelerini severler, kentin sokaklarını onun hikayeleri ve şarkıları ile çınlatırlardı.

Bir gün güneş hiç doğmamak üzere battığında, Mavi Masal Ülkesi yağmalandı ve yok oldu. İhanet denen bitimsiz karanlık, masalcı Almôra'nın diyarına da girmişti artık. Çocukların şarkıları sustu önce. Rüzgar öfkelendi ve silueti fırtınaya dönüştü. Yağmur küstü; ve yağmadı bir daha... Mavi Masal Ülkesi kendisine yenilmişti ve zamanın kapıları açılmıştı artık.

... Almôra ülkesini terk etmek zorundaydı. Zamanın kapılarından geçti.

... Ve zaman işlemeye başladı. Gece, Eznora'nın üzerine yavaş, yavaş çökerken son bir kez baktı Almôra; ülkesinin yok oluşuna şahit oldu. Daha önce, yani zaman hükmetmezken, mutluluk ve coşku dolu şarkılarla çınlayan sokaklar, şimdi kızıla çalan bir öfkenin işgali altında suskun ve küskündü. Çocukların sokak lambaları altında kurdukları düşler, kaldırım taşlarına yazılan umutlarla birlikte silinip gitmişti.

... Gözlerini ufka çevirdi; zaman hiç kimseyi beklemezdi, artık gitmeliydi. Öyküleri, ezgileri ve yüreği ona ihanet etmemişti henüz... Hala yeniden başlayabilirdi. Her son yeni bir başlangıçtı, yeni başlangıçlar yalnızca cesur insanlar içindi.

Her şeye rağmen burada olabilenlere,

TÜM CESUR İNSANLARA!

14 Aralık 2009 Pazartesi

:(





O kadar karıştım ki kendi içimde bile düğüm oldum artık kendimi çözemez hale geldim.

24 Kasım 2009 Salı

İsimsiz...





Hayatımın tüm acımasızlıklarına karşı dik durmaya çalıştıkca ben olayların içinde haraketsiz bir şekilde kaldığımı hissediyorum.Günlerdir düşünüyorum insanlar nasıl budenli acımasız olabiliyorlar ki? İnanın bu sorunun yanıtını hala bulamadım.Bulan yada bilen varsa biri bana acıklasın LÜTFEN!İnsan etrafındakilere çok dikkat etmeli özellikle de dost bildiklerine çünkü zaman gelip de gerçek yüzlerini gördüğünde inanılmaz bir acı hissediyor o büyük sandığı aslında küçüçük kalbinde ...Ve bir anda yıkılıp kalıyorsunuz şuursuz bir şekilde yok olmazlar ,o böyle dememiştir ya da yapmaz yahu yapamazlar giyor içinizde biryere...Çünkü gerçeklerle yüzyüze geliyorsunuz ve tam o noktada tarifi imkansız olan acılar başlıyor yüreğiniz de doğal olarak da sizde yakıştıramıyorsunuz sevdiklerinize ...Ama olmuştur ,demiştir ve yapmışlardır maalesef.

10 Kasım 2009 Salı





ATAM sen hep bir şekil de bizimlesin !
Sen rahat uyu ATAM !





▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▒▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▒▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓


NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!...



Aramızdan ayrılışının 71. Yılında Cumhuriyetimizin kurucusu ATATÜRK'ü saygı, rahmet ve minnet duyguları ile anıyorum.

3 Kasım 2009 Salı

Aşk ...





Aşk


Başından büyük bir aşk geçmemiş her kadın için, bu bir eksikliktir;
Başından büyük bir aşk geçmiş her erkek için ise, bu bir fazlalıktır.
Erkeğin hayatında belki bir aşka yer vardır. Kadının ise aşkında belki bir hayata...

Erkekler deli gibi aşık olurlar, zamanla akıllanırlar. Kadınlar ise akıllı gibi aşık olurlar, zamanla delirirler. Aşk, kadını ve erkeği farklı etkiler. Aşık olan kadının gözünde başka hiçbir şeyin değeri kalmaz. Aşık olan erkeğin gözünde ise herşey yeniden değerlenir. Çünkü aşık kadın "nasıl olsa bitecek" sezgisi ile hareket eder.. Aşık erkek ise "nasıl olsa sonsuza dek sürecek" yanılgısıyla... Aşık kadınlar bu yüzden hep endişeli ve huzursuzdurlar; Aşık erkekler ise melekler gibi dingin ve aptallar gibi bön. Aşık olmak erkeğe yakışır. Kadına asla. Kadına yakışan sadece aşktır.

Aşksız bir erkek kendini kölesiz bir efendi gibi hisseder, Aşksız bir kadın ise efendisiz bir köle. Kadın ne ister? Ne mi ister? Hepsini ister. Ve aynı anda.

Peki erkekler ne ister? Hem sevgili karıları hem de haremleri olsun isterler. Peki neden korkarlar? Hem karısız hem de haremsiz kalmaktan korkarlar. Kadın erkeğinin kendisine kul köle olmasını ister; olunca da ondan nefret eder. Erkek ise kadının kendisine köle olmasını istemez; olunca da onu sever. Bir erkek kadından bıktığı için onu terk eder; Bir kadın ise erkeğinden sıkıldığı için. Arada çok önemli bir fark var. Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar. Bir kadın ise doyamadığı için erkeğinden sıkılır. Kadın terk edildiği ve aldatıldığı zamanlarda, bir de boşanırken hiç tereddüt etmez. Kararlı, şuurlu ve son derece akıllı biçimde bütün strateji ve nokta hücumu taktikleriyle delirir. Delilik, kadınların aklıdır.. Ve sadece bu özellikleri bile, onların erkeklerden daha üstün kabul edilmeleri için yeterli bir sebeptir.
Kadınlar, sezgileriyle her şeyi bilirler. Erkekler ise akıllarıyla hiçbir şeyi bilemezler...
Kadınlar her şeyi görürler. Göremediklerini duyarlar. Duyamadıklarını ise sezerler.
Dişilik yalnız algı kapılarını değil, bütün telepati, sezgi, altıncı his ve üçüncü göz kapılarını açan, Mescaline, Psilosibin kadar güçlü bir iksirdir.Kadınların sezgileri o kadar olağanüstüdür ki, onları erkeklerden çok daha üstün saymamak için hiçbir neden yok. Sezgi de neymiş mi dediniz? Aklın eli, kolu, gözü, kulağı ve burnudur. Aklın dürbünü, pusulası ve radarıdır. Şahini ve tazısıdır. Kapanı, tuzağı ve oltasıdır. Sezgi en kurnaz avcıdır. Sezgi olmasa ne bilim, ne felsefe, ne sanat olurdu. Akıl mı? Akıl sezginin uşağıdır. O kadar.. Sezgileri yerine bilgileri ile hareket eden bilgiç kadınlar kadar itici yaratıklar düşünemem. Akıllıları ve kültürlüleri ise itici değillerdir, ama sıkıcı olurlar çoğu zaman. Kadına en çok yarayan ne akıl, ne bilgi, ne de kültürdür. İnce ve şuh bir zekadır...
Yılmaz Erdoğan



Aşk gerçektende nasıl bişey?

1 Kasım 2009 Pazar




Bu aralar çok değişken ruh hali içindeyim.Özelliklede dün ve bugün!Aklımda binlerce garip garip sorular silsilesi var dalgınım ve daha çok da dargınım...

23 Ekim 2009 Cuma

BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI



Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün,
yoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe da çay tadında....
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş ...
yelkovan gibi...
hani akrep'i seven ama yüreği takvim yokuşlarında...
Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı, sesinin sesimde yankılanmasının...
sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime...
Yalan! S
en perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde..
ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum...
Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında, üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan muzdarip yürüyordu...
Adam da...
Yürümek hiçbir şeyi çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında...
Parmağında yaralı bir öyküyü taşıyordu adam...
Kadının yüzünde bir hüzün...
Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti... ...
Soğuğun ve karanlığın vehameti! Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi,
küçültülmüş, daraltılmış...
İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler, yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen yazlar...
Hepsi daraltılmış...
Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken...
Beni sevda yerimden vurdu yine zaman...
Şimdi sana söylenecek tek cümle: Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...


YILMAZ ERDOĞAN

8 Ekim 2009 Perşembe

Öylesine ...





Bir kaç küçük karalama ...
"Ya güzelliklere kapını aç yada o kapıyı sonuna kadar kapat!"
"Ya gelmeyi bilmelisin yada gitmeyi..."
"Kendimi yanmayan bir MUM gibi hissediyorum!"
"Hayatı oluruna bırakmazsan hayat seni bırakır hemde acımasız bir şekilde !"
"O halde gardını al ve kal!"

3 Ekim 2009 Cumartesi

Canım Arkadaşım....




Canım arkaşadım;sanırım seninle yaklaşık olarak 16 yıldır beraberiz ...Çocukluğumuz içinde beraber ne çok şeyi paylaştık seninle önceleri sıra arkaşımdımdın ,sırdaşımdın ve şimdi ise kardeşimsin .Seninle ne çok şeyi paylaştık , gelecek söz konusu ol...duğunda ise nasıl hayaller kurduk beraberce ...Ve sen bu yaşında diliyorum ki mutlulukların en güzelini eşinle beraber yaşar ve başarı merdivenlerini rahatlıkla çıkarsın canım benim seni çok seviyorum .Arkadaşlığın ve var oluşun için sana çok teşekkür ediyorum bitanem. Tüm sevdiklerinle beraber nice uzun ve güzel yıllara :)DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN BİTANEM!

26 Eylül 2009 Cumartesi

Hayat ,İnsan ve Yaşam..




Hayat ne büyük bir ince çizgi öyle değil mi?
Oysa ki insan hayatında yaşamın yeri uçsuz bucaksız olmalı...İnsan var ola bilmeli ,kendi ola bilmeli...İnsan başkası olmamalı ya da ne bilim başkalarının istekleri doğrultusun da gitmemeli.O ince çizgi de sadece kendi olarak yürüye bilmeli...Kendi olarak.Yaşamalı,hayatın anlamını çıkartabilmeli...Sevmeli, sevilmeli idealleri olmalı kendi olabilmeli ...
Ve herkese herşeye inat var olabilmeli...

24 Eylül 2009 Perşembe




Sonunda bu kitabıda okudum Emre KONGAR'ın Herkesden birşey öğrendim isimli kitabını ...Ve acık söylemem gerekirse hayranda kaldım kendine .25 yaşında bir üniversitede bölüm kuran birisi düşünün ve tüm hayatını sosyolojiye ayıran en önemlisi toplum bilinci üzerinde birşeyler ile uğraşan biri ...Kitabı okudukça Emre Beyin yaptıkların uğraşlarını görünce kendimle kıyaslamaya çalıştım .Tabi kıyaslamam bir hata ayrı bili durum burasıda hani onun yaptıkları ve benim yapmaya çalıştıklarımla falan filan acayıp büyük bir fark var biz sanırım hiç bişey yapmıyoruz demek den başka bişey oluşamadı beynimde.


Emre Kongar… İz bırakmayı başaran adam… Zamanının tanığı hemde nasıl bir tanık tamamen tarih yüklü diyebilirim kendi adıma…

“Herkesten Bir Şey Öğrendim”, yakın zamanda yayımlanan bir tür hatıra kitapı Emre KONGAR'ın. Feridun Andaç sormuş, Emre Kongar cevaplamış. Andaç, hem Kongar’ı kendisiyle yüzleştirmiş, hem de dönemine ilişkin tanıklıklarını anlattırmış. Ortaya renkli bir söyleşi, Kongar’ın yetişme şartları ve bugünkü birikiminin oluşma serüveni çıkmış. Kitapta sadece Kongar’ın yaşam öyküsü değil, gündemdeki konulara dair görüşleri de yer verilmiş.

Feridun Andaç, toplamda elli saat kadar süren otuz üç görüşme yaparak Kongar’ın yaşamının yanı sıra Türkiye’nin 1940 sonrası tarihsel, toplumsal ve kültürel serüvenini de çıkarmış ortaya.

Kitabı okumayan herkese şiddetle tavsiye edilir bu güzel kitap .

19 Eylül 2009 Cumartesi

İYİ BAYRAMLAR!


Horoz şekeri, hasret, alışveriş, el öpme, çatapat,
salıncak, yeni kıyafetler, rugan pabuçlar, ziyaretler,
dargınların barışması,
çocuklar, tatil, mutluluk, çikolata,
bayram harçlığı, bozuk para, lunapark, mendil, küçükler,
büyükler,heyecan, komşular, çalan ziller,neşe, fırdöndü,
aile, sevinç...


Bayramı Hatırlatan En Güzel Şeyleri Sevdiklerinizle..



Paylaşmanız Dileğiyle Mutlu Bayramlar...

16 Eylül 2009 Çarşamba

Ve sonunda ...




Sonun da beyeniyle okuduğum Stephenie Meyer'ın Alacakaranlık isimli kitabının filmini izleye bildim. Bence çok güzeldi ve ben çok beyendim.Biraz kitabı okumayanlar için minik bir özet geçmek istiyorum sizlere;

On yedi yaşındaki Isabella Swan annesi Renée evlenince babası Charlie nin yaninda yaşamak üzere küçük bir kasaba olan Forks, Washington'a taşınır. Burada yüz sekiz yaşında bir vampir olup, on yedi yaşında görünen gizemli sınıf arkadaşı Edward Cullen ile tanışır ve ona hemen ilk gördügü anda ilgi duymaya başlar. Edward'ın ilk başlarda Bella'dan uzak durmaya çalışmasına rağmen, sonrasında birbirlerine geri dönülemez bir şekilde aşık olurlar. Üç göçebe vampir James, Victoria ve Laurent geldiğinde ise, Bella'nın hayatı tehlikeye girer ve Edward'ın ailesi Carlisle, Esme, Alice, Jasper, Emmett ve Rosalie onun hayatını çok geç olmadan kurtarmak için uğraşırlar.

Eyer şu zamana kadar hayla okuyamadıysanız ve okumayı aklınızdan geçirdiyseniz mutlaka okuyun derim ben.Stephenie Meyer kitabında herşeyi okdar güzel anlatmış ki filmi izlediğim de sanki daha önceden izlemiş gibiydim .Okurken zihnimde canlandırdığım her kare filmle örtüşüyordu tabi bunda sacdece Meyer 'ın değil filmin yönetmenin de katkısı çok büyük çünkü, kitaba sadık kalarak filmi çekmiş .Bu yüzden tebrik ederim kendilerini .:)


***


Bugün başladığım şahane bir kitap "Herkesten Bir Şey Öğrendim - Emre Kongar Kitabı"
kendileri bana doğum günü hediyesidir ablam tarafından.Bakalım elimizdeki bu kitabımızın konusu neymiş ;

Sorumluluk; ilkelerine bağlılık; aile sevgisi; kafasının dikine giderken aynı zamanda kendini herkesten çok eleştirme cesareti. Bilgiye ulaşma, edindiği bilgiyi sindirip zihnini ve hayatını zenginleştirerek daha üst aşamaya çıkarma becerisi. Bürokrasinin tepe kademeleri dahil, hayatında edindiği bilgi ve tecrübeleri yazarak paylaşma isteği.

Emre Kongar'ın kitabı, Türkiye'nin, üniversite camiasının, basının ve siyasetin tarihsel ve sosyolojik analizleri kadar, bu duygularla da yüklü.
Başkalarının bahşettiği küçük ve geçici iktidarlara sahip olanların bile kendilerini eleştirilmez sandığı bir yerde ne büyük nimet, böylesine her daim öğrenci bir hocaya sahip olmak…

'Bireysel açıdan aklımın erdiği, bilgimin eriştiği tüm yaşam zevklerini tatmış, bütün tatminlere erişmiş bir noktadayım.

Öğrencilerimden, okurlarımdan, izleyicilerimden, çocuklarımdan, torunlarımdan öğrenmeye devam ediyorum…
Çalışıyorum, okuyorum, yazıyorum, ders veriyorum…
Seviyorum, seviliyorum…
Bunlardan büyük mutluluk olabilir mi?'

Bakalım bu güzel kitabın bendeki finali nasıl olacak. :)

15 Eylül 2009 Salı

Masumiyet Müzesi





Evet sonun da uzundur elimde olan bu kitabı bu sabah bitirdim.Aslında kitabı ilk çıktığın da aldım ve birkaç defa okumak için elime aldığım da hep yirminci sayfadansından sonra birtürlü bitiremedim.Ve en sonun da elimde okuyacak bi kitabım kalmadığı için mecburen geri dönüp "Masumiyet Müzesine " başlamak zorunda kaldım .İyi kide okuyup bitirmişim diyorum şuanda .....

Kitap hakkında ki düşüncem ise...Kemal'in Füsun 'a olan saplantılı aşkı aslında bakarsanız beni rahatsız etti hemde fazlasıyla.Kitabın sonlarında karşılaştığım süpriz beni şaşırtdı doğrusu .Bir erkeğin genç bir kıza duyduğu aşkın hüzünlü hikayesi.

Ve Masumiyet Müzesi gerçek oldu ve 2010 yılın da müze severler ziyaret edebilecekler .Kitabın 574 sf. da müze için bir bilet bulunmakta müzeye girerken görevliye kitabın için deki o sayfaya mühür bastırılması yetecektir giriş için .Ayrıca ;
Orhan Pamuk’un ‘müzesindeki’ her şey, artık klasiktir. Orhan Pamuk kitabıyla onları klasikleştirmiştir. Ama, kitabının bir edebiyat klasiği olup olmayacağı meçhul. Olmasa da kütüphanede yerini alır. Masumiyet müzesindeki nesneler ise, onun kitabıyla klasikleştirilmemiş olsa da birer eskici parçalarıdır .

"Neyse uzun lafın kısası eğer merak ediyorsanınız okumanızı tavsiye edebilirm ."

Şimdi düşünüyorum da varmıdır öyle içler acıtan bir "aşk" günümüzde...Çevremdeki bir çok insanı görüyorum da sözde sevdiklerini sanıyorlar ölüyorlar bitiyorlar aman allahım noluyor bunlara yahu demekten alamıyorum kendimi. Ya da didişip duruyorlar misalen kızkardeşim ve nişanlısı gibi ...Bu örneği sanırım çoğalta bilirim. Tv kanalların da bir sürü abuk sabuk programlar var birine denk gelip izlediyseniz eğer ne demek istediğimi daha da iyi anlayacaksınız.



*****



Şuanda acayıp kahve içmek istiyorum bu da bu aralar edindiğim kötü alışkanlığım sanırım .Neyse ki aşkama az kaldı .Kahvemi yaparım ve güzel bir film eşliğinde içmeyi planlıyorum şimdiden hangi filmi izlesem acep :

14 Eylül 2009 Pazartesi

DÜN…

Şahane bir Pazar günü geçirdim. Öncelikle yayınım çok güzel geçti artık heyecanlanmıyorum. Ve yayınımla ilgili aklımda yeni fikirler var ancak biraz daha beklemeliyim. .. :)
Yayından çıktıktan sonra da bilmeden beklediğim şahane bir sürprizle karşılaştım .Ama sanırım hayatımda unutamayacağım çok güzel anları yaşamamı sağladı bu sürpriz .Arkadaşlarımın bana hazırladığı doğum günü şahaneydi .Sazlar ve gitar eşliğinde birbirinden güzel türküler söylendi ve şiirler okundu .Bu da benim kutladığım ilk doğum günü oldu .
***
Bugün konusu ise okulların açılmış olması millet okullu oldu sınıfları doldurdu .AMA BİZ HİÇ BİR YERİ DOLDURAMIYORUZ YAHU :)

12 Eylül 2009 Cumartesi

Ordan Burdan :)

Dün sormuş olduğum soruya kimse yanıt veremedi veremedikleri gibi sen misin yoksa o kişi dediler.Yok Yahu ben değilim .
Mecidiyeköyden eve gitmek için bindiğim otobüste arkamda oturan iki yaşlı kadının diyologlarıydı ee bende istemeden dinlemek ve kulak misafiri olmak zorunda kadım napim onlarda o kadar yüksek sesle konuşmasalarmış...Aklıma takıldı ve sormak istedim ve sordum ama yanıt alma konusunda başarılı olamadım tabi :))

***

Buarada banka borçumu da hallettim çok şükür dün bankaya gidip taksitlendirdim sonunda. Ve zorda olsa ilk tasitini yatırdım ama bakalım bundan sonrakileri nasıl vericem bilemiyorum .Acıl durum sinyali çakıyorum,benim iş bulmam gerekiyor en kısa zamanda :))


***
Elimde günlerdir bitiremediğim bi kitap var iyice sıkılmaya başladım hiç bir kitabı elimde bu kadar uzun tutmamıştım (Orhan PAMUK- Masumiyet Müzesi)Hayır bişey değil kitabı okurken Kemal'in Fusün 'a olan manyaklık derecesine gelen aşkı yüzünden ben kafayı oynattım .Her okuyuşumda Allah'ım bune büyük bi saplantı böyle demekten kendimi alamıyorum :))Almak ve okumak istediğim başka kitaplar var ama sanırım onları
elde edebilmek için baya beklemem gerekiyor :(


***

Dün ilk defa bir dilenciyi kötü bir şekilde payladım .Oturmuş aşağıya Allah rızası için diyip de Allah seni sevdiğine kavuştursun diye dua ediyordu .Ya hu kadın benim cebim de 1tl bile yok sen tutmuşsun dileniyorsun bide Allah'ın adını kullanıyorsun acayıp kafam attı bu duruma ve etme dua bana diye kadına kızdım olmuyor kabul dedim .Ve tam beş dakika sonra başka biri çıktı karşıma o da aynısı dün kesin benim sabrım deneniyordu :))

11 Eylül 2009 Cuma

UNUTULMAK !



Dün birkez daha hatırlanmamanın ne demek olduğunu daha iyi anladım.Ve hala aynı ev içinde ev halkıyla köşe kapmaca oynamaya devam ediyorum ...
***
Hiç bir rüzgar yıkamaz beni sanıyordum ama ben de artık dayanamıyorum ,kanım çekiliyor ve ben can çekişiyorum ...Sormayın eski Derya nerde diye o YOK bu da ne zaman yok olur bilmiyorum ama çemberin daraldığını hissediyorum ... Tıpkı kardeşim gibi dün doğdum bugün ölüyorum !

Bu yazıyı bugün facebook dayazdım buaralar gerçekten de hiç iyi değilim.Bunun sebebi belkide kullandığım depresyon ilaçımdır bilemiyorum ama o basit ilaç bende pek iyi etki göstermnedi.Nasılmı gece uykum da konuşuyormuşum :( Sonra bi sabah az daha o ilaç yüzünden intehar edicekdim .Akıl gel-git oluyor galiba...Neyse ki bayramdan sonra tekrar görüşcem dr.la bakalım bu sefer ne dicek :(
Aklımda binlerce soru var .
İşte birtanesi ;

Kaç kişi öz babası tarafından tacize uğrar ??Benim kisi öyle bi soru merak ediyorum.


***

Kendimi kaybetmek istemiyorum .Var olmak ve inadına güzel şeyler yapmak istiyorum .Hayata ve insanlara karşı ...

10 Eylül 2009 Perşembe

Bir Doğum Günü Daha...





26 yıl önce bugün... Bugünü, 26 yıl öncesi olarak varsayıyorum şimdi...
Tıpkı şimdi ki gibi o zaman da yalnızdım .Hatırlanmanın ne demek olduğunu sanırım en iyi bilenlerden biri de benim... :( Hala aramasını beklediğim ama aramayan arkadaşlarım var ,tek sorun onlar da değil gerçi ailem bile hiç bir zaman hatırlamadı beni maalesef sanıyorum ben unutulmuş bur çocuğum ne acı değil mi :(
Şimdi belki de yahu doğum günün de hatırlamadılar diye unutulmuş mu oluyorsun hemen diye düşünenler varsa söylim .Evet öyle oluyorum .Ne yazık ki aynı ev içinde köşe kapmaca oynağım insanlarla yaşıyorum .
Aman yahu sıkıcı ,sıradan bir gün dah ayaşıyorum işteee .Bari akşam olsada kendi kendimmi mutlu etsem şöyle şahane bir kahve yapsam kendime ve birde sigara keyfi süper olurdu .

NE YAZIK Kİ İYİKİ DOĞMUŞUM BEN !!!!

28 Ağustos 2009 Cuma


Ramazan ayında en çok ezanın arkasından gelen derin sessizliği ve boş sokakları seviyorum.Ve evlerden dışarıya gelen kaşık çatal seslerini.

25 Ağustos 2009 Salı

...


Bir insanın elinin altında yapacak çok işi olmasına rağmen neden yapamaz sorusu geldi birden aklıma?Aslında akşamdan beri bir soru silsilesi var aklım da bu neden şöyle ya da bu neden böyle olur diye uzayıp giden garip , basit ve bir o kadarda saçma sorular .
Neyse sorduğum sorunun cevabını ben vereyim kendime sanırım içimizde ki insanı tembellik yüzünden .Beni bekleyen yazılarım var daha oturup aşağıya onları düzenlemem gerekli ama ben oturmuş tembellik yapıyorum .İçime işleyen bu tembellikden nasıl kurtulcam?Durun "Secret" yapcam :D

Tamam yahu durun daha fazla saçmalamıycam hemen işlerim başınada dönücem ve bu kötü hain tembellik illetinden kurtulcam :)

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Böyle Biri Varmı...

Sizi sizin kadar tanıyan biri;sizi düşünen, düşünmeyi öğrenmiş, sakin, uslu, efendi...Oturmayı kalkmayı bilen, sevmeden edemediğiniz biri.Size sizi anlatmayı seven, sizi başkalarına anlatmayı her şeyden çok seven, sizin için çok şey yapmaya hazır biri.Ne söylediğini bildiğinden hep emin oldugunuz, sizi tanıdığı kadar kendini ve hayatı da tanıyan biri.Bazen düşüncesine şiddetle ihtiyaç duyduğunuz biri.Sabahın üçünde "ayıp olur mu" diye endişelenmeden arayabildiğiniz ve üçüne beşine bakmadan size duymanız gerekenleri söyleyen, gecenin o karanlığında kalkıp ışığı yakan, masanın başına geçen biri...Kaleminiz-kağıdınız, aynanız, saatiniz, kravatınız olan.Bazen gölgeniz olan biri, ve bazen vicdanınız.Eh bazen de uykusuz bıraktığınız için, vicdan azabınız olan biri...Hayatınınızda böyle biri var mı?Varsa;KIYMETİNİ BİLİN...Bugün onu arayın; hatırını sorun...